28 Kasım 2016 Pazartesi

SEVMEK MUHTEŞEM BİR DUYGU

Bu gün sizlere anlatmak istediğim sevgi ne muhteşem bir duygudur. Aslında içimizde bu duyguyu kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak için köreltiyoruz da farkına bile varmıyoruz. Neden mi?
Bizler aslında bazılarına göre gelenek denilen kurallar (tabular)hayatımıza o kadar işlemiş ki kanserleşmiş bu yapıya uymayanlar otomatik olarak toplum tarafından dışlanır olmuş birtakım etiketlere insanlar maruz kalmıştır. Kendilerini kamufle etmek için gaddar bir sıfata bürünmüş koruma altına almışlardır. Hatta bu şekilde yaşarken içindeki sevgiyi de köreltmiş ve kendisi de kimseye içindeki bu kaynaktan aktarma yapamamıştır. Yıllar geçerken hem geleneklere bağlı yaşamak hemde aile içindeki onlara göre terbiye bize göre baskıcı kurallar ve sadece çalışmaya odaklı bir yaşam bizlerin arasında ki iletişimi resmileştirmiş ve içimizdeki bu kaynak üzeri küllenmiş kor gibi içimizde durmaktadır. Kimileri iç dünyasına bir seyahat yaparak sorgulayarak düşünerek özündeki bu kaynağa ulaşırken bazıları da sadece dünyalık için bir ömrünü köle yaşamaktan bu kaynağı kurutmuştur içinde. Kimileri ihtiraslarına kapılmış kimileri hayalleri peşine koşmuş kimileri karamsarlığa düşmüş v.s. örnekleri çoğaltabiliriz. Fıtratı gereği yaratılmış olan sevgiyi tatmadan tattırmadan göçer gider bu dünya aleminden.. Aslında her kapının anahtarıdır sevgi. Öğrenilen nesilden nesile aktarılan bir duygudur. Kendimden örnekler verirsem ben bu duyguyla tanışalı 15 sene oldu diyebilirim. 46 yaşında bir insan olarak kendimi zavallı görüyorum. Neden mi? Oysa 31 sene paylaşılacak ne çok şeyim vardı kim bilir. Olsun felsefem zararın neresinden dönerseniz o kadar kardasınız dır bana göre. Sevgiyi köreltmiş insanlar bu duygunun yerini gaddarlığa zalimliğe bırakmış insanlardır. Çünkü her iyi şeyin bir zıttı vardır dünyada. Siz o duyguyu yok ettiğiniz de  veya körelttiğiniz de onun yerini gaddarlığa bırakmış olursunuz. Gaddar olan insan merhametsiz zalim bir insana dönüşür. Bu insanlar toplumda çoğaldıkça kanser hücresi gibi toplumu bozmaya başlar. Face de gördüğüm iki genç çocuk bir ağacın dallarına 2 tane köpeği asarak öldürmüşler ve başında kahve   içerek zafer işareti yapıyorlar. Bu çocuk dediğimiz insanlar toplumun kanser hücreleridir. Bunlar çoluk çocuk demeden insana her türlü fenalığı yapabilecek kapasitede insanlar. Bunlardan kurtulmanın yolu anne ve babaların çocuklarını sevgi ile büyütmeleri. Uzun vadeli bir süreçtir ama sonuçları çok güzel olacaktır. Sevgiler paylaşıldıkça çoğalırlar. İçinizdeki sevgi pınarından fışkırtın ki sevgiyi,  coşsun taşsın ailenizden topluma doğru. Hayatınızdaki, ailenizdeki ,toplumdaki değişikliğe şahit olun. Hoşgörülü olmayı seven insan yapar. Empati kurmaya başlarsınız. Kendinize yapılmaması gereken davranışları başkasına yapmazsınız. Hayvanları sever ve onların dilinden anlamaya  başlarsınız. Doğayla konuşur özünüzde mutluluktan ağlarsınız.. İçiniz içinize sığmaz.. Ne diyeyim daha fazlası var eksiği yok diyebilirim. Yaşamak ve deneyimlemek lazım. Bırakın el alem tabularını gelenekleri adabı muaşeret içinde saygımızı bozmadan sevgi dili ile anlaşamıyacağınız ne bir kimse nede varlık yoktur bu dünyada buna emin olun....Biz insanız sevgiyle yaratıldık,  sevgiyle yaşayalım....

27 Kasım 2016 Pazar

SORGULAMAK VE DÜŞÜNMEK

  

Bugünkü konumuz düşünmek sorgulamak ve araştırıp doğruyu öğrenmek konusunda sınıfta kaldığımızdır. Cehalet dört bir yanımızı sarmışken ve her şey bizim etrafımızda olup bitiyor iken aman sendecilik rahvana giden bir at gibi koşuyor önümüzde.( Bir tepkisizlik bir çıkarcılık ve yanlışlara gözümüzü kapama vs..) Şimdi bu teknolojiyi en iyi kullanan bizler neden bu kadar cahilleşiyoruz ? sorusuna cevap arayalım bakalım. Bizler okumuyoruz, öğrenmiyoruz? Bilgi girişi olmayan bir bigisayar ne işe yarar? Siz ona bilgiyi vereceksiniz ki oda o bilginin doğrumu yanlışmı olduğunu size versin. Yani en başta okuyacağız.. Ne okursanız okuyun okumaya vakit ayırın ki düşünme ve sorgulama yetisi gelişsin. Bizler fıtratımız  gereği öğrenmek düşünmek ve sorgulamak üzere programlanmış varlıklarız. Bu özelliğimizi kullanmazsak diğer yaratılmış varlıklardan  ne farkımız kalır. Sadece bir amaç için yaşarız. O da yeme içme ve rahat yaşam için sürekli çalışmak yani paranın esiri olmak. Hayatın ne anlamı ne de amacı olur. İşte insanları bu sistem içerisine sokup köleleştirmek için uğraşan ve onların sırtından rahat bir hayat yaşamak ve yaşatmak üzere bize uyguluyorlar. İşte bu anlayışa emperyalizm deniliyor. En basit anlatımı bu. İşte bu sistemi rahat işletebilmek için faşizm (baskıcı yönetim) uygulanıyor. Zengin olan zaten parasına servet katarken fakir ve yoksullar köleleşiyor. Bunu dünya bazında ele alırsak %70_80 lere varan kölelik %30_20 arasındaki zenginler kabalama bir hesap ile tamamen bizim üzerimizden geçiniyorlar diyebilirim.. Şimdi bu sistemde cahil, bencil ve açgözlü olmanız gerekiyor ki bu sistem işlesin. Yoksa işlemez tıkanır.Şimdi bizi bu duruma getirmek için dört bir yandan saldırıyorlar. Örnek verirsek gelişen teknoloji ile çıkardıkları makineler, biz bunlara sahip olabilmek için borçlanıyoruz kredi bu kredi ödemek için gece gündüz çalışıyoruz ve bu  sırada çevremizde olup biten her şeye tepkisizce toplumda adına kariyer denilen yeri edinmek için pervazsızca harcamalar, israf her konuda ve sürekli çalışmak aldıklarımızı ödemek için çalışmak. Okumaya vakit yok sosyalleşmeye vakit yok yaşamaya vakit yok. İnsan olmanın ne özelliği kaldı sorarım size. Sürekli başkalarının sizin için planladığı hayatı yaşamak zorundasınız. Alın şapkanızı önünüze sorgulayın düşünün ve gerçekleri ortaya koyun inanamayacaksınız.. Hayatınızın dönüm noktalarında siz kendi hayatınız için hiç karar almamışsınızdır. Tabularınızı kırın düşünün sorgulayın ve en önemlisi Rabbiniz de bunu emrediyor. Onun kitabını anlayacağınız şekilde okursanız. Bilgi hangi alanda olursa olsun kaynağı birdir. O kaynaktan gelir ve dünyada alanlarına göre ayrılır. Her konuda düşünmek bizi o bilginin ana kaynağı ile buluşturur. O ilim irfan kaynağında buluşmak üzere...

24 Kasım 2016 Perşembe

TEMİZLİK

Temizlik dediğimizde aklımıza ilk gelen beden temizliği, bulunduğumuz mekan temizliği evimizin temizliği değil mi? Şimdi soruyorum temizlik kelimesini bir sorgulayalım bakalım.. Hem dinimizin de dikkat çektiği bu temizliğe... İnsan olmanın başında temizlik gelmektedir.. Hani evinizi temizlediğiniz de içiniz  açılıyor ve rahat bir mekanda her şey güzel geliyor ve görünüyorsa beynimizin için de kötü pis düşüncelerden arındırmalıyız.. İlk temizlik beynimizin içinde başlayacak ve daha sonra kalbimizdeki nefsani kıskançlık kin ve fesat düşüncelerden arındıracak olmamız bizim her şey daha net görebilme ve duygu düşüncelerimizi sorgulamaya daha elverişli hale gelecektir.. Biz kendimizi hem kalben hem de beynen kirletmez isek bu fiziki bedenimize de yansıyacaktır. Şöyle ki etrafımızda uyumsuz diye tabir edilen bu kendinizde olabilirsiniz şu soruyu çokça kendinize sorarsınız.. Ben nerede hata yaptım diye.. Gelişen olaylar karşısında size ters gelen ama toplum tarafından kabul görmüş gelenekselleşmiş kalıplar karşısında siz hep doğru düşündüğünüzde onlar sizi dışlar ve kabullenmezler.. sizde bir süre sonra pes edersiniz.. Aslında o kişiler sorgulamayan düşünmeyen ve kendi çıkarları doğrultusunda haraket eden insanlardır.. Bu insanlar aynı kendi gibi insanarla iletişim kurarak sadece ön planda menfaatlerini gözeterek bencilce yaşarlar.. Dünyada küçük toplum içinde büyükçe bir yer kaplarlar.. Sadece nefislerini tatmin eder çeşitli olaylar karşısında mutlak doğruyu değil işlerine geldiği gibi davranır bazen çok namuslu bazen çok cömert bazen başkalarını düşünüyor muş gibi yaparak toplumun cahilliğinden de yararlanıp su akar yolunu bulur misali yaşayıp giderler.. İşte beynimizde ve kalbimizdeki temizliğin başında düşünmek sorgulamak kafanıza takılan her çelişkinin gerçek olan neyse onu bulmak insanın görevidir.. Kuran OKU derken bizlere insan gibi yaşamanın kılavuzluğunu yapıyor.. Sadece duvarda asılı durmakla özel günlerde okumakla dinimizi yaşamış olmuyoruz.. Diğer bir anlamla din neden insanlığa gelmiştir.. İlk peygamber Adem A.S. birlikte Allah neden yarattığı insana din göndermiş bizlere din adı altında neleri öğretmek istemiş mutlak doğru neye göre doğrudur v.s. bu soruları sorduğumuzda bizim referans kaynağımıza göre doğru olanı yapmak menfaatsiz çıkarsız sadece insan olmak ve insanca yaşamak için bu dünya menfaatlerinden yararlanmak araştırmak öğrenmek var olanı bilmememize rağmen buluşlar yaparak teknolojiye ulaşmak ve sadece bizlerin oluşturduğu toplumların bozulmadan yaşaması için olduğu apaçık görülmektedir..Biz onun temsilcileri isek siz yaradanın bizim için yarattığı doğada hiç pisliğe kokuşmuşluğa izin verdiğini gördünüz mü?  Doğayı gözlemleyin her şey bir âhenk ve güzellikler içinde dans ederken biz insanoğlu her şeyi ellerimizle nasılda mahvediyoruz. Temizlik önce insan beyninde ve kalbinde başlayıp daha sonra kendinin bulunduğu her yerde kendini gösterecek. Yani yaptığı her şeyi sorgulayıp doğru olanı yapacak ve kendi vicdanıyla sürekli hesaplaşacak bunu yaparken imtihan gereği başına musibetler de gelecek ve bu sorgulama ve düşünmeyle bu durumu aşacak cehaletten uzaklaşacak yaradana yaklaşacak ve yolunu asla kaybetmeyecektir.. İşre ölene kadar biz insan gibi yaşayıp ölmek için böyle yaratıldık.. Temizlik neden imandan gelir demiş. Peygamberimiz bu kadar derin manada söylemiş ama pis olan Arap toplumları ancak günümüzdeki kadar temizlenmişlerdir.( Arap kültürünü bir araştırın doğru kaynaklardan) ancak en temiz kalması gereken yer  zihniyetleri kirlenmiş ve Allah'ın kitabı onlara indiği halde bugün dinden uzaklaşıp dünya ihtişamına ve zenginliğe aldanıp atalarının geleneklerini din diye yaşayan bu insanlar bu kirli anlayışı bizlere kadar ulaştırmışlardır.. Sevgili dostlar herşeyin başı iman ve temizlik ise hep beraber her türlü pislikten arınalım...Biz< Türk'üz... Tarih boyunca yanlış bir inanca sahip olmadık.. Unutmayın kusursuz olan Allah'ın Kitabı KURAN dır.. Müslümanlar kusursuz değildir.. Yaratılmış olan insan acizliğini anlamadan benim ne demek istediğimi anlayamaz..
Anlaşıla bilmek dileği ile....

23 Kasım 2016 Çarşamba

MERHABA BEN İSMİHAN
Hayatımızda aynı postitlere benzemiyor mu? Her gün yeni bir sayfa postit gibi yaşadıklarımızın olumlu ve olumsuz yönlerini tecrubelerimiz dediğimiz yere yapıştırmıyor muyuz?  Yani bizler her gün yeni şeyler yaşamaya yaşadıklarımızdan kendimize ait dersler çıkarmaya sorgulamaya ve kendimize torpil yapmadan eleştirmeye ve öğrendiklerimizi analiz etmeye ve bu çıkarımlardan oluşturduğumuz artı ve eksilere göre yaşantımızı sürdürmeye odaklı yaratılmış şerefli varlıklarız.. Buradan yola çıkarak kendi hayatımdan kesitlerle ve yaşadıklarımla birlikte hem kendime hatırlatmak hemde okuyan arkadaşlara bir şeyler katabilirsem  ne mutlu bana..
Hayat dogduğumuz andan itibaren öğrenmeye odaklı başlar... Hatta bugünkü bilimsel verilere göre anne karnında bizler anlamasakta dünyaya gelecek o bebek oluştuğu andan itibaren o her şeyi hisseder ve etkilenir.. Bizler bunu hiç sorgulamayız. Aslında biz bir mucize ile dünyaya geliriz.. Geldiğimiz andan itibaren bizi koruyup kollayan güven içinde bulunduğumuz her türlü ihtiyaçlarımızı karşılayan bir anne yada babamız vardır.. Bizler o anne ve babanın bize öğrettikleri ile büyür  ve onları model olarak alırız. Boş bir bigisayar gibi o elimize gelen güçük insan yavrusu bizim bilincimiz ve idrakimiz ne kadarsa okadar şekillenecek bizim aynamız olacaktır.. Aslında ne kadar kutsal ve önemli birşey yaptığımızın farkına varsak Allahın bize verdiği o emanetleri onun istediği şekilde büyütsek gelecekte o kadar güzel hem ruhen hemde fizki sağlıklı nesiller olarak ortaya çıkacaktır.. Nice sağlıklı nesiller yetiştirmek dileği ile diyor ve sizlerin sorularınza da cevap vererek veya eleştirilerinizi dikkate alarak sizlerle bu blogta buluşacağım...